top of page

Birbirini Pataklayan Yöneticilerden Yeni Kuşak Ne Öğrenecek ?

Güncelleme tarihi: 24 Mar 2023


Yönetim veya icra kurullarında, komitelerde ya da departmanlar arası toplantılarda...

Ve dahi aynı departmanın içindeki farklı birim yöneticileri arasında süre gelen cephe savaşlarının içinde mi kalıyorsun? Yaşanılan cephe savaşlarının sonuçları yukarıdan aşağıya doğru kartopu etkisi yaratan bir artışla önüne çıkan gerginlikler ve son an talep edilen işler haline mi dönüyor?


Genç kardeşim, bu yazıya o halde bir gözat, derim.


Staj deneyimini anlatan genç bir meslektaşım bana hayretle şahit olduğu bir olayı şu şekilde aktardı: "Toplantı notlarını almam için o gün genel müdürün asistanlığını yapmamı istediler. Çok gergindim çünkü kovite yakalanarak karantinaya geçen asistanı yıllardır kendisiyle çalışıyordu. Ben ise henüz stajyer pozisyonunda ve şirkete dair hiç de derin bilgilere sahip olmadığımın farkındaydım. Tir bir titreyen ellerimle bilgisayarımı toplantı salonuna taşıdım ve yerime kuruldum. Henüz genel müdür gelmemişti. Sırayla icra kurulu üyeleri toplantı salonuna geliyor, birbirleri arasında sohbetler ediyor arada da şakalaşıyorlardı. İçlerinde yaşça büyük olan muhasebe departmanının müdürünün iki yanında ondan daha genç departman müdürleri, ondan sanki bir nasihat alıyorlarmışçasına dinliyorlardı.


Sonra odaya genel müdür girdi ve konuşmalar birden durdu. O andaki yüz ifadelerinin ve beden dillerinin muhteşem değişikliği yaşadığım ilk şok oldu.


Bir önceki toplantının gündem ve sonuçlarını okumamı istediler. On dakika süren bir metni okurken benim için sıkılmaya başlamıştı. Çünkü metinde sanki yağmur duasına çıkmış köylülerin her şey güzel olacak beklentisi gibi çocukça şeyler yazılıydı. Hepsini çıt çıkarmadan dinlediler. En azından herkesin gözleri açıktı.


Sonra genel müdür tek tek departman müdürlerini dinlemeye başladı. O kadar direkt ve rahatsız edici sorular soruyordu ki, henüz mesleğimin başında olmamın bana o anda verdiği, dokunulmazlık hissi, rahatlatmıştı.


Sonra birden şunu farkettim. Henüz on beş dakika önce birbirlerine gülerek bakan bu insanlar, çok kısa süre içerisinde dil değiştirmiş ve birbirlerini aşağılar noktaya gelmişlerdi. Satınalma departmanı muhasebe müdürüne demediğini bırakmadı. Üretim müdürü hem insan kaynakları ile hem de satış departmanı ile kavgalı bıçaklıydı. Her departman müdürü bir başka müdüre sarıyor, konuların hiçbiri de bir sonuca bağlanmıyordu.


Gariptir ama bu kaostan da genel müdür sanki hiç de mutsuz değildi.


Kavgalar içerisinde toplantı nihayete erdi. Genel müdür koltuğundan kalkıp gitti. Salonda kalanlarsa sohbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler."


İş yaşamının henüz başındaki bu gencin, hızlı değişen ortam kimyasının toksikliği karşısında hayrete düşmesi çok doğal.


Şirketlerin kimyası da insanların kimyası gibidir. Sonuç olarak yapı taşı aynı şeye dayanıyor: var olabilme kaygısı. İnsanların da şirketlerin de bir sonraki gün kaygısı olmasa ilerleme kaydedemezler. Bu kaygı insanları ve şirketlerin gelişimine katkı sağladığı gibi eğer doğru ilkelere sahip değillerse narsist, insan doğasını kırıp geçiren hastalıklı yapılara da dönebiliyorlar.


Bu düşüncemi yakın dostlarım çok eleştirse de olması gerektiği yerde olmadığını düşünen insanların gerçekte oraya en azından o dönem ait olduğunu düşünürüm. Doğrusuyla yanlışıyla, o andaki koşullar ve o kişinin yetkinlikleri kişiyi oraya ait kılmıştır. Tabiki bu genç arkadaşımız yolun çok başında ve kendi şartlarını oluşturma gücüne sahip değil. Ama doğru açıdan bakarsa, bu durumun kendisi için muazzam bir inceleme alanı olduğunu anlayabilir.



Genel müdüründen kopuk, diğer bir deyişle genel müdürü operasyondan kopuk şirketlerde yukarıda aktardığım türden durumlarla karşılaşılabilir. Balık baştan mı kokmaktadır? Teorik olarak öyle. Ancak buradaki balık genel müdür değil. Buradaki balık şirketin yönetim kurulu ve hissedarları. Belli bir parası olup bunu sadece katlamak isteyen ve bir şirkete yatırarak ondan pay sahibi olan hissedarlardan daha çok kokan bir balık olamaz.


Yatırımın en makbulü uzun vadeli olandır. Daha az riskli ve daha çok güvenilir olanı budur. Ancak sadece kazançla ilgilenen patron ya da hissedarlar, yönetim kurulu genel müdürden şirketin karlılığı dışında bir şey beklemezler. Ancak şirketler sadece grafiklerden ibaret değildir. Onların içerisinde insanlar vardır. Onları görmezseniz, o kazanç kısa vadeli olur. Çünkü insanların bir kötü huyu varsa o da bir araya gelip oluşturdukları sistemde hızla manipüle olabilirler.


Kendinden sağlam bir şirket kültürü beklenmeyen bir genel müdürün önünde tek seçenek vardır, o da ne olursa olsun sağlam finansal veriler. Bu sağlam tabloya bazı sektörlerde diğer sektörlere göre daha hızlı ulaşabilirsiniz. Olmazsa olmaz sektörlerde batmak için çok kötü bir ekibe sahip olmanız gerekir. Bunun rahatlığını çeken bazı işletmelere bakın, huzurun her bir zerresini çalışanların yüzünden okursunuz. Kaygı seviyesi düşüktür.


Ancak özellikle pandemiden olumsuz etkilenen sektörlerde çalışanların o finansal seviyelere gelebilmek için kendi hayatlarından ne kadar çok taviz verdiklerini çok gördüm.


Bu şirket de o şirketlerden birisi. Aslında tüm departman müdürleri durumun farkında. Biraz sonra oynanacak bir tiyatro var. Üstelik defalarca da kapalı gişe oynamış bir tiyatro. Oyunun ana konusu şu: Herkes birbirini suçlayacak, herkes çok çalışmış gözükecek, Genel Müdürün eline bir sebep verilecek, o sebebi de genel müdür yönetim kuruluna sunabilecek. Yönetim kurulu da riske girmekten korkacak, var olan düzen devam edecek. Toplantı bitince de herkes kaldığı yerden devam edecek.


Uzman yardımcısı ya da memur seviyesinde genç bir kişiyi işe alırken hayatını vakfetmesi beklenecek kadar aidiyet duygusu aranan şirketlerin hissedarları, üst yönetimi ve icracılarının esen rüzgarda hemen yön değiştirebilmesi arasındaki devamlılık hatasını görebiliyor musunuz?


"Kurumsallık bu mu abi?" dedi, o genç arkadaşım. Elbette, hayır, dedim. Kurumsallık olmadığın gibi olmak değildir. Olmadığın gibi olmak, kendine ihanettir; bir kere kavramları birbiriyle karıştırmamak gerekiyor. Şunu diyebilirsin, ben olmadığım biri gibi davranmak zorundayım; çünkü bu prim ediyor. Bence daha isabetli bir tanımlama olur.


Kurumsal olmayan şirketlerde çalışabilirsin. Zamanla düzelebilir, geliştirilebilir. Ancak profesyonel olmayan bir şirkette profesyonel olmamanın sebebi bunun gerçekten istenmemiş olmasıdır.


Bazı zaman insanlar, gerçekten kavga etmezler. Olmayan profesyonelliğin içinde sadece bir şeyler yapıyormuş gibi gözükmeye çalışırlar.


İşte yeni nesil, bu anlam kaymasına tahammül edemiyor. İşletmelere, bir ilacın içindekiler kısmına bakıldığı gibi bakıyorlar. Ne var ne yoksa inceliyorlar. Yapaylığa tahammülleri yok. Bu türden tiyatrolara gelemiyorlar. Saygı duydukları yöneticilere sonuna kadar adanıyorlar ancak sözün ve davranışın uymadığı kişiliklere zerre inanç beslemiyorlar. Sordukları şeyse, bu insanlar bize ne katabilir ki?


Ne yazık ki olumlu yönde hiçbir şey katamaz. Çünkü tutarsız olmak zamana ve mekana göre değişen bir şey değildir. Kişilik özelliğidir. Yoksa yoktur.


27 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page